Kitap Yorum: Akıl Labirenti – Marcus Sakey
“Kim olduğunuzu unutsaydınız kim olurdunuz ?”
Bu yazıyla birlikte okuduğum kitaplar hakkındaki yorumlarıma başlamış oluyorum. İleride tekrar okuyup yorumları revize edip farkı görme fikri beni heyecanlandırıyor 🙂
Büyük kısmını ciddi ciddi 4-5 ay önce okuduğum ama yoğunluktan dolayı okuduğumu bile unuttuğum kitaptı kendisi. Bugünkü fırsattan yararlanıp az önce bitirdim (07.04.2014 06:39). Bugün ilk elime aldığımda acaba unuttuğum çok yer mi var diye korktum ama korktuğum başıma gelmedi. Bunun nedenleri de galiba konunun ilgimi çekiyor olması, akıcı bir anlatıma sahip olması ve az karakterin yer almasıdır. Zaten kaldığım yer “filmin ikinci yarısındaki heyecanın başladığı yer”‘di bi nevi 🙂
İsim: Akıl Labirenti (The Two Deaths of Daniel Hayes)
Yazar: Marcus Sakey
Yayımcı: Koridor Yayıncılık
Çeviren: Dilan Toplu
Yayın Yılı: 2012
ISBN: 6054629183
Kapak Yazısı
Kim olduğunuzu unutsaydınız kim olurdunuz?
Adam gözlerini açar, çıplak ve üşümüş ve boğulmak üzeredir. O ıssız okyanus kıyısında ondan başka kimse yoktur.
Tek hayat belirtisi az ilerideki içi boş bir BMW’dir. Bu pahalı arabada üstüne tam oturan bir kıyafet, hırpalanmış haldeki ayaklarına uyan bir çift ayakkabı, Rolex saat ve Daniel Hayes adına kayıtlı bir araba ruhsatı bulur.
Ancak bir sorun vardı. Kim olduğunu, orada ne yaptığını hatırlamıyordu. Geçmişi, anıları, pişmanlıkları silinip gitmişti. Hatırlayabildiği tek şey bir kadın yüzüydü. Onun kim olduğunu bulmaktan başka çaresi yoktu. Birden bu kadının hayali onun evi, dünyası, umudu olmuştu. Ve belki de kendine geri dönüşünün tek yolu. Ancak bu yol onu soğuk bir gerçeğe götürecekti: Oraya gittiğinde karşılaşacağı bu gerçek karşısında, akıl labirentinden çıkmak hiç de kolay olmayacaktı.
Farkında olmadığı şey ise; o geçmişinin peşindeyken, tüm ülke de onun peşindeydi.
Koridor ve April Yayıncılığın kitaplarına ayrı bir ilgim var. Yayınladıkları romanları türü nedir tam olarak bilmiyorum ama beni kitaplara bağlayan şey işte bu tür. Arayışım sürüyor. Bu tarz kitap önerilerinizi alabilirim 🙂
Kitabı fiziki olarak incelediğimizde karton kapaklı 440 sayfalık siyah beyaz temalı bir tasarımı var. İşte o sevdiğim kitap türü dediklerim bu sıralar “siyah beyaz temalı kitap” dır genelde. İlk olarak “Olasılıksız” da gördüğüm ve artık bilerek yapıldığını sandığım bir akım diye düşünmeme sebep olmuştur. Kapak bir yara iziyle ikiye bölünmüş. Bir tarafı puslu iken diğer tarafında daha net bişeyler görünmektedir. Konuyla direk alakalı olsa da kitabın bir kısmına kadar bunu net şekilde anlayabilmek biraz zor. Özellikle tam olarak anlamak için kitabı bitirmek gerekiyor. Aslında bunun iyi birşey olduğunu düşünüyorum. Kapağa ilgi artıyor. Fotografik hafıza kayıt yapıyor.
Kitabın konusu kapak yazısındaki sahne ile başlamaktadır. Başlarda bu bilinmezlik bazen insanı sıkacak kadar uzun sürse de yazarın “hatırlayamama” duygusunu okuyucuya daha çok hissettirme istediğindendir diye düşünmekteyim. Ki başarılı. Konusunu beğenen biri için zaman kaybı olacak bir kitap değildir. Kitap içindeki keskin sürprizlerden sonra aslında daha farklı bir son bekliyor insan bunu söylemeden geçemem.
Kitabın sonunda yazan bilgiye göre yazarın üçü sinemaya uyarlanmakta olan toplam dört kitabı varmış. Henüz bu kitabının dışında “Amatörler” kitabı Türkçe’ye çevrilmiştir. Şu an da yanılmıyorsam başka bir kitap yazmaktadır. Yazarın kitaplarını filme çekme fikrini kitabı yazarken karar verdiğini düşünüyorum. Bu, kullanılan dil ve sahne geçişlerinde çok rahat görülebiliyor. Film izler gibi okuyorsunuz kitabı. Bunu daha önce bariz bir şekilde Rachel Ward’ın “Sayılar” kitabında görmüştüm. Ama tabi bu çok daha başarılı.
Genel olarak spoiler vermeden kitaba bakarsak beni en çok etkileyen yanı az karakterle kısa bir zaman diliminde geçen akıcı bir roman olmasıdır. Ve sürekli bişeyleri eksik bırakan yazar heyecandaki ivmeyi güzel bir şekilde korumuş. Kitapla birlikte gerçekten başkahraman olan Daniel Hayes gibi düşünebiliyorsunuz. Heyecan ve aksiyon ağırlıklı ve tek solukta okunacak bir kitap. Yazılacak çok şey var fakat spoiler vermek istemediğim için yazamıyorum 🙂
Kitapta heyecan ve bilinmezliğin anlatan şu cümle de kitaptaki favori cümlemdir.
Geçmişi onunla saklambaç oynarken, gelecekleri ekspres bir trene binmiş gibi hızla onlara geliyordu.
İleride kesinlikle tekrar okuyacağım bir kitap olarak kütüphanemin bir üyesi olmuştur. Tavsiye ederim 🙂